Şevkin: Türkiye'de 'kadının adı' yok!
CHP Adana Milletvekili Dr. Müzeyyen Şevkin, kadın cinayetlerinin önlenmesi ve iş yaşamında kadına daha çok yer verilmesi için araştırma komisyonu kurulmasını talep etti.
25 Ağustos 2020 - 12:22
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili Dr. Müzeyyen Şevkin, kadın cinayetlerinin önlenmesi, kadınların iş gücüne daha çok katılımının sağlanması amacıyla araştırma önergesi hazırladı.
Türkiye’de günde en az 3 kadının öldürüldüğünü, 15 yaş üzeri 30 milyon 695 kadın nüfusundan sadece 10 milyon 723 bininin işgücüne katılabildiğini kaydeden Dr. Şevkin, pandemi döneminde bu sayının daha da azaldığına dikkat çekti.
Dr. Şevkin, gerek kadın cinayetlerinin gerekse ekonomide kadın adının daha çok yer alması için Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden (TBMM) araştırma komisyonu kurulmasını talep etti.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, istihdam dışına itilen politikalar, aile içi sorumluluklar, sosyal yaşamdan uzaklaştırılan birçok etkenle mücadele eden kadınların Türkiye’de hem ekonomik hem de sosyal özgürlükten yoksun yaşadığına dikkat çeken Dr. Şevkin, “Türkiye’de kadının karşısına en büyük sorun olarak ‘şiddet’ çıkıyor, ardından işsizlik, eğitimsizlik ve taciz geliyor. Kadının şiddetten sonra karşı karşıya kaldığı işsizlik sorunu da önlenemiyor. Türkiye’de her 10 kadından 7’si iş bulamıyor. Kadınların istihdama katılım oranı yüzde 29,3 civarındadır. Türkiye’de 20 milyon kadın iş yaşamı dışında kalıyor” diye konuştu.
Çalışan kadının görevinin iş yerinde bitmediğini, kadının hem işte, hem evde çalıştığına işaret eden Dr. Şevkin, araştırma önergesinde daha sonra şu ifadelere yer verdi:
“Bu zorluklara rağmen ücret eşitsizliği ile karşı karşıya kalıyor. Kadın, erkeklerle yaptığı aynı işe rağmen daha az ücret alıyor. 15 yaş üzeri 30 milyon 695 kadın nüfusundan sadece 10 milyon 723 bini işgücüne katılabiliyor. Kadınlarımızın yüzde 34,93’ü bir işte çalışmıyor veya iş arıyor. İşsizlik türlerinin tamamında maalesef kadın adına rastlıyoruz. 15 yaş ve üzeri 19 milyon 972 bin kadın iş gücüne dahil olamıyor. 1 milyon 614 bin kadın iş arıyor. Pandemi sürecinde bu sayı daha da artmış durumda. Çalışabilir yaştaki her 100 kadından biri ev kadını ve iş bulma umudu olmadığı için iş aramıyor ve işsiz sayılmıyor. 5 milyon 795 bin olan genç kadınlarımızın (15-24 yaş) yüzde 32’si ne eğitime katılabiliyor ne de iş yerinde çalışabiliyor. Bu sayı 2 milyon 213 bini buluyor.
“TÜRKİYE, 130. SIRADA”
Dünya Ekonomik Forumu’nun küresel cinsiyet eşitliği raporuna göre kadın erkek eşitliği sırlamasında 149 ülke arasında Türkiye 130. sırada yer alıyor. Parlamentolararası Birlik (IPU) verilerine göre ise kadınların temsili açısından dünya ortalamasının yüzde 14.5 iken Avrupa ortalamasının yüzde 16.8, Türkiye ortalamasının ise yüzde 4.4’te kaldığını gösteriyor. Bu veriler gösteriyor ki: Türkiye kadınların temsili açısından sınıfta kalmıştır. Anayasanın 10. maddesi devletin cinsiyet eşitliğini sağlamakla yükümlü olduğuna hükmediyor. Medeni Kanun, kadın erkek fırsat eşitliği, resmi nikah, tek eşle evlilik, miras, boşanma, tanıklık hakkı ve kadına istediği mesleği seçme hakkı veriyor, bu kazanımlardan asla vazgeçilemez.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİN ÖNEMİ…
Kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetten arınmış bir Avrupa oluşturmak için yapılan İstanbul Sözleşmesi, kadınlar için son derece önem taşıyor ancak Türkiye’de imzalanmasına, adının da ‘İstanbul’ olmasına rağmen uygulanmıyor. Kadınları şiddete karşı korumak, kadına yönelik her türlü ve ev içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve tamamen sona erdirmek” amacını taşıyan İstanbul Sözleşmesi hayata geçmelidir.
Günde en az 3 kadının öldürüldüğü Türkiye’de kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet tahammül edilemez bir hal almıştır. 11 Mayıs 2011’de imzaya açılan ve 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe giren kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesine dönük ‘İstanbul Sözleşmesi’ hükümlerinin yaşam bulması gerekmektedir. Çeşitli hafifletici sebepler gösterilerek cezai indirim veya meşrulaştırma kabul edilemez.
Türkiye’de aileden başlayarak, tüm birimlerde cinsiyet eşitliğine dayalı eğitim seferberliği başlatılmalıdır. Kabine, kadın erkek fırsat eşitliğinin sağlanması, kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüzlerin sonlanması, suçluların hak ettikleri cezayı almalarına dönük müeyyidelerin uygulanmasını, mağdurların haklarının aranmasına yönelik var olan yasaların hayata geçirilmesini sağlamalıdır. Kadınların siyasete katılımı, eşit temsili için imzaladığı uluslararası sözleşmeler hayata geçirilmelidir. Belediyelerin, kadın hakları eşitlik politikaları geliştirmeleri, kadın danışma/dayanışma merkezleri, cinsel şiddet kriz merkez birimleri oluşturmaları, kreşler ve kadın destek birimlerini hayata geçirmesi büyük önem arz etmektedir.”
CHP’li Dr. Şevkin, daha eşit ve daha özgür bir dünya oluşturmanın mümkün olduğuna inanarak kadın adının gerek iş yaşamında gerekse sosyal, siyasi, sportif ve kültürel alanda daha çok yer almasının Türkiye’nin çağdaş yarınları adına önemli bir kazanım olacağından hareketle Anayasa’nın 98 ve içtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince meclis araştırması açılmasını talep etti.
Türkiye’de günde en az 3 kadının öldürüldüğünü, 15 yaş üzeri 30 milyon 695 kadın nüfusundan sadece 10 milyon 723 bininin işgücüne katılabildiğini kaydeden Dr. Şevkin, pandemi döneminde bu sayının daha da azaldığına dikkat çekti.
Dr. Şevkin, gerek kadın cinayetlerinin gerekse ekonomide kadın adının daha çok yer alması için Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden (TBMM) araştırma komisyonu kurulmasını talep etti.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, istihdam dışına itilen politikalar, aile içi sorumluluklar, sosyal yaşamdan uzaklaştırılan birçok etkenle mücadele eden kadınların Türkiye’de hem ekonomik hem de sosyal özgürlükten yoksun yaşadığına dikkat çeken Dr. Şevkin, “Türkiye’de kadının karşısına en büyük sorun olarak ‘şiddet’ çıkıyor, ardından işsizlik, eğitimsizlik ve taciz geliyor. Kadının şiddetten sonra karşı karşıya kaldığı işsizlik sorunu da önlenemiyor. Türkiye’de her 10 kadından 7’si iş bulamıyor. Kadınların istihdama katılım oranı yüzde 29,3 civarındadır. Türkiye’de 20 milyon kadın iş yaşamı dışında kalıyor” diye konuştu.
Çalışan kadının görevinin iş yerinde bitmediğini, kadının hem işte, hem evde çalıştığına işaret eden Dr. Şevkin, araştırma önergesinde daha sonra şu ifadelere yer verdi:
“Bu zorluklara rağmen ücret eşitsizliği ile karşı karşıya kalıyor. Kadın, erkeklerle yaptığı aynı işe rağmen daha az ücret alıyor. 15 yaş üzeri 30 milyon 695 kadın nüfusundan sadece 10 milyon 723 bini işgücüne katılabiliyor. Kadınlarımızın yüzde 34,93’ü bir işte çalışmıyor veya iş arıyor. İşsizlik türlerinin tamamında maalesef kadın adına rastlıyoruz. 15 yaş ve üzeri 19 milyon 972 bin kadın iş gücüne dahil olamıyor. 1 milyon 614 bin kadın iş arıyor. Pandemi sürecinde bu sayı daha da artmış durumda. Çalışabilir yaştaki her 100 kadından biri ev kadını ve iş bulma umudu olmadığı için iş aramıyor ve işsiz sayılmıyor. 5 milyon 795 bin olan genç kadınlarımızın (15-24 yaş) yüzde 32’si ne eğitime katılabiliyor ne de iş yerinde çalışabiliyor. Bu sayı 2 milyon 213 bini buluyor.
“TÜRKİYE, 130. SIRADA”
Dünya Ekonomik Forumu’nun küresel cinsiyet eşitliği raporuna göre kadın erkek eşitliği sırlamasında 149 ülke arasında Türkiye 130. sırada yer alıyor. Parlamentolararası Birlik (IPU) verilerine göre ise kadınların temsili açısından dünya ortalamasının yüzde 14.5 iken Avrupa ortalamasının yüzde 16.8, Türkiye ortalamasının ise yüzde 4.4’te kaldığını gösteriyor. Bu veriler gösteriyor ki: Türkiye kadınların temsili açısından sınıfta kalmıştır. Anayasanın 10. maddesi devletin cinsiyet eşitliğini sağlamakla yükümlü olduğuna hükmediyor. Medeni Kanun, kadın erkek fırsat eşitliği, resmi nikah, tek eşle evlilik, miras, boşanma, tanıklık hakkı ve kadına istediği mesleği seçme hakkı veriyor, bu kazanımlardan asla vazgeçilemez.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİN ÖNEMİ…
Kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetten arınmış bir Avrupa oluşturmak için yapılan İstanbul Sözleşmesi, kadınlar için son derece önem taşıyor ancak Türkiye’de imzalanmasına, adının da ‘İstanbul’ olmasına rağmen uygulanmıyor. Kadınları şiddete karşı korumak, kadına yönelik her türlü ve ev içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve tamamen sona erdirmek” amacını taşıyan İstanbul Sözleşmesi hayata geçmelidir.
Günde en az 3 kadının öldürüldüğü Türkiye’de kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet tahammül edilemez bir hal almıştır. 11 Mayıs 2011’de imzaya açılan ve 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe giren kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesine dönük ‘İstanbul Sözleşmesi’ hükümlerinin yaşam bulması gerekmektedir. Çeşitli hafifletici sebepler gösterilerek cezai indirim veya meşrulaştırma kabul edilemez.
Türkiye’de aileden başlayarak, tüm birimlerde cinsiyet eşitliğine dayalı eğitim seferberliği başlatılmalıdır. Kabine, kadın erkek fırsat eşitliğinin sağlanması, kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüzlerin sonlanması, suçluların hak ettikleri cezayı almalarına dönük müeyyidelerin uygulanmasını, mağdurların haklarının aranmasına yönelik var olan yasaların hayata geçirilmesini sağlamalıdır. Kadınların siyasete katılımı, eşit temsili için imzaladığı uluslararası sözleşmeler hayata geçirilmelidir. Belediyelerin, kadın hakları eşitlik politikaları geliştirmeleri, kadın danışma/dayanışma merkezleri, cinsel şiddet kriz merkez birimleri oluşturmaları, kreşler ve kadın destek birimlerini hayata geçirmesi büyük önem arz etmektedir.”
CHP’li Dr. Şevkin, daha eşit ve daha özgür bir dünya oluşturmanın mümkün olduğuna inanarak kadın adının gerek iş yaşamında gerekse sosyal, siyasi, sportif ve kültürel alanda daha çok yer almasının Türkiye’nin çağdaş yarınları adına önemli bir kazanım olacağından hareketle Anayasa’nın 98 ve içtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince meclis araştırması açılmasını talep etti.
FACEBOOK YORUMLAR