Kalp ritmi bozulduysa felç riski beş kat artıyor
Acıbadem Adana Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ali Deniz, Türkiye'de yaklaşık 1 milyon kişinin atriyal fibrilasyon hastası olduğunu söyleyerek, "Atriyal fibrilasyon ciddi derecede kalbi zayıflatabilir ve kalp yetmezliğine neden olabiliyor" dedi.
05 Ağustos 2020 - 08:36
Atrial fibrilasyonun kalbin üstteki iki kulakçığının olması gerektiği gibi düzenli atmaması, adeta titreşir gibi hareket etmesine anlamına geldiğini bu durumun nedeninin kulakçıkların düzenli atmasını sağlayan kalbin elektriksel aktivitesinin bozulması olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Ali Deniz, Atrial fibrilasyon nedeniyle düzenli atamayan kalbin, vücudun yeterli oksijen ve besin alamamasına yol açtığını zamanla yaşanan bu ritim bozukluğunun, kronik yorgunluğa, kalp yetersizliğine de zemin hazırladığını belirtti. Deniz, ayrıca kanı yeterince dışarı pompalayamaması kanın durağan hale gelerek pıhtılaşmasına ve bu pıhtıların beyne gitmesiyle, felç gibi çok önemli başka sonuçlara neden olduğunu ifade etti.
Kan pıhtısına yol açıyor
Atriyal fibrilasyon yaşlılarda görülen inme (felç) rahatsızlığının en büyük nedeni olarak gösteriliyor. Çünkü hastalık kalpte kanın durgunlaşmasına dolayısıyla koyulaşmasına yol açabiliyor. Bu kandan ayrılan pıhtı, kollar, bacaklar gibi organlara ilerlediğinde nadiren ciddi soruna yol açsa da beyne ulaştığında kişi felç geçiriyor. Araştırmalara göre atriyal fibrilasyonu olan hastalarda felç geçirme ihtimali beş kat artıyor.
Prof. Dr. Ali Deniz ayrıca bu hastalığa bağlı felç geçirenlerin sakat kalma ve ölüm riskinin de daha yüksek olduğunu belirterek, "Atriyal fibrilasyon kalbin pompalama yeteneğini azaltabilir. Uzun süre devam eden atriyal fibrilasyon ciddi derecede kalbi zayıflatabilir ve kalp yetmezliğine neden olabiliyor" dedi.
Türkiye'deki hasta sayısı yaklaşık 1 milyon
Atriyal fibrilasyon hakkında bilgi veren Prof. Dr Deniz, "Yetişkinlerde görülme sıklığı her yüz kişiden 1 ile 2 olan atriyal fibrilasyon hastalarının önemli bir kısmı 65-85 yaş arasında. Bu rakamlar ülkemizde yaklaşık 1 milyon kişinin atriyal fibrilasyon hastası olduğu gösteriyor. Yüksek tansiyon, kalp yetersizliği ve kalp damar tıkanıklığı atriyal fibrilasyona yol açan temel sebepler. Ayrıca romatizmal kalp hastalığı da önemli bir neden olarak karşımıza çıkıyor" diye konuştu.
Nabzınızı kontrol edin
Atriyal fibrilasyonda belirtilerin çarpıntı, yürüme mesafesinin kısalması, nefes darlığı olarak başladığını ifade eden Deniz, "İştahsızlık, halsizlik, baş dönmesi, göz kararması ile devam ediyor. Birçok hastanın tanısı felç nedeniyle hastaneye geldiklerinde konuyor. Özellikle 65 yaşın üzerindekilere zaman zaman nabızlarını kontrol etmelerini, düzensizlik durumunda da mutlaka bir uzmana başvurmaları gerekiyor. Sık görülmesi ve ciddi sonuçlara yol açması nedeniyle atriyal fibrilasyonun etkin bir şekilde tedavi edilmesi amaçlanıyor. Tedavide temel hedeflerden biri normal kalp ritminin korunması. Bu sayede atriyal fibrilasyonun yol açtığı sorunlar önlenirken hastaların yaşam kalitesinde de belirgin derecede iyileşme sağlanmış oluyor. Bu amaçla ritim düzenleyici (antiaritmik) ilaçlar ve ablasyon (yakma/dondurma tedavisi) uygulanıyor" dedi.
Uygun hastalara uygulanıyor
Tedavi yönteminin hastanın durumuna göre belirlendiğini kaydeden Deniz, "Antiritmik ilaç kullanmasına karşın hastalığı devam eden hastalar için ablasyon (sorunlu bölgenin yakılarak ya da dondurularak yok edilmesi) da bir tedavi yöntemi olarak kullanılıyor. Ablasyon işlemi genellikle altta yatan yapısal kalp hastalığı bulunmayan, genç ve kalbin sol kulakçığı büyümemiş olan hastalara uygulanıyor. Ancak hasta verileri, yaşlı, kalp yetersizliği gibi kalp hastalığı olan ve sol kulakçıkta ılımlı büyüme olan hastalarda da ablasyonun başarıyla uygulanabiliyor. İlaç kullanmaya gerek kalmadan atriyal fibrilasyon ataklarını ortadan kaldırma amacıyla yapılan bu işlemin önceleri kalp cerrahisine giden hastalarda ameliyat sırasında yapıldığını belirten Prof. Dr. Ali Deniz, "Teknolojideki gelişmelere paralel olarak atriyal fibrilasyon ablasyonu, girişimsel yöntemlerle de yapılabilir hale geldi. Bu yöntemler sayesinde ablasyon sırasında hastanın genel anestezi almasına gerek kalmıyor. Sadece kasıktaki girişim bölgesi uyuşturularak işlem yapılıyor" ifadelerini kullandı.
İşlem başarısının uygulayan ekibin deneyimine ve doğru hasta seçimine bağlı olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ali Deniz, şöyle devam etti:
"Klinik çalışmalar, atriyal fibrilasyonun sıklıkla akciğer toplardamarlarının kalbin sol kulakçığına açılan bölgedeki kas lifleri tarafından tetiklendiği gösteriyor. Bu bulgu atriyal fibrilasyonun tetiklenmesini önlemek için akciğer toplardamarındaki kas liflerinin sol kulakçıktan elektriksel olarak uzaklaştırılması fikrini doğurmuştur. Bunun için değişik yöntemler kullanılıyor. Ablasyon yapılan hastalarda yüzde 70-80 oranında iyileşme sağlanıyor."
Yakarak ya da dondurarak tedavi
Atriyal fibrilasyon tedavisinde uygulanan "ablasyon" (yakma/dondurma) işlemi ise tıptaki gelişmeler sayesinde artık genel anesteziye gerek kalmadan yapılabiliyor. Bu sayede hastaların yaşam kalitelerinin arttığını ve hızla iyileştiklerini anlatan Prof. Dr. Deniz, "Girişimsel yöntemlerle AF ablasyonu sırasında hastanın genel anestezi almasına gerek kalmaksızın, sadece kasıktaki girişim bölgesi uyuşturularak işlem yapılıyor" dedi.
Ablasyon yöntemlerinden biri üç boyutlu anatomik görüntüleme ve navigasyon sistemi eşliğinde akciğer toplardamarlarının çevresini radyofrekans ile yakmak olduğunu böylece hastalığı tetikleyen kas lifleri kulakçıktan yakılarak uzaklaştırıldığını ifade eden Deniz, "Uygulanan diğer yöntem ise "cryoablation" olarak adlandırılan dondurma yöntemi. Bu yöntemde özel olarak yapılmış balonlu bir katater akciğer toplardamarlarının kalbin sol kulakçığına açılan bölgesine yerleştirilir. Daha sonra balon, azot gazı ile şişirilerek balonun temas ettiği yerler hızlı bir şekilde soğutulur. Bu bölgede sıcaklık -40C'nin altına düşer. Yani bu bölge 'dondurularak' yakılır. Böylece hedefe ulaşılmış olur. Bu işlem yaklaşık olarak 1-1,5 saat sürüyor" şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Ali Deniz, Atrial fibrilasyon nedeniyle düzenli atamayan kalbin, vücudun yeterli oksijen ve besin alamamasına yol açtığını zamanla yaşanan bu ritim bozukluğunun, kronik yorgunluğa, kalp yetersizliğine de zemin hazırladığını belirtti. Deniz, ayrıca kanı yeterince dışarı pompalayamaması kanın durağan hale gelerek pıhtılaşmasına ve bu pıhtıların beyne gitmesiyle, felç gibi çok önemli başka sonuçlara neden olduğunu ifade etti.
Kan pıhtısına yol açıyor
Atriyal fibrilasyon yaşlılarda görülen inme (felç) rahatsızlığının en büyük nedeni olarak gösteriliyor. Çünkü hastalık kalpte kanın durgunlaşmasına dolayısıyla koyulaşmasına yol açabiliyor. Bu kandan ayrılan pıhtı, kollar, bacaklar gibi organlara ilerlediğinde nadiren ciddi soruna yol açsa da beyne ulaştığında kişi felç geçiriyor. Araştırmalara göre atriyal fibrilasyonu olan hastalarda felç geçirme ihtimali beş kat artıyor.
Prof. Dr. Ali Deniz ayrıca bu hastalığa bağlı felç geçirenlerin sakat kalma ve ölüm riskinin de daha yüksek olduğunu belirterek, "Atriyal fibrilasyon kalbin pompalama yeteneğini azaltabilir. Uzun süre devam eden atriyal fibrilasyon ciddi derecede kalbi zayıflatabilir ve kalp yetmezliğine neden olabiliyor" dedi.
Türkiye'deki hasta sayısı yaklaşık 1 milyon
Atriyal fibrilasyon hakkında bilgi veren Prof. Dr Deniz, "Yetişkinlerde görülme sıklığı her yüz kişiden 1 ile 2 olan atriyal fibrilasyon hastalarının önemli bir kısmı 65-85 yaş arasında. Bu rakamlar ülkemizde yaklaşık 1 milyon kişinin atriyal fibrilasyon hastası olduğu gösteriyor. Yüksek tansiyon, kalp yetersizliği ve kalp damar tıkanıklığı atriyal fibrilasyona yol açan temel sebepler. Ayrıca romatizmal kalp hastalığı da önemli bir neden olarak karşımıza çıkıyor" diye konuştu.
Nabzınızı kontrol edin
Atriyal fibrilasyonda belirtilerin çarpıntı, yürüme mesafesinin kısalması, nefes darlığı olarak başladığını ifade eden Deniz, "İştahsızlık, halsizlik, baş dönmesi, göz kararması ile devam ediyor. Birçok hastanın tanısı felç nedeniyle hastaneye geldiklerinde konuyor. Özellikle 65 yaşın üzerindekilere zaman zaman nabızlarını kontrol etmelerini, düzensizlik durumunda da mutlaka bir uzmana başvurmaları gerekiyor. Sık görülmesi ve ciddi sonuçlara yol açması nedeniyle atriyal fibrilasyonun etkin bir şekilde tedavi edilmesi amaçlanıyor. Tedavide temel hedeflerden biri normal kalp ritminin korunması. Bu sayede atriyal fibrilasyonun yol açtığı sorunlar önlenirken hastaların yaşam kalitesinde de belirgin derecede iyileşme sağlanmış oluyor. Bu amaçla ritim düzenleyici (antiaritmik) ilaçlar ve ablasyon (yakma/dondurma tedavisi) uygulanıyor" dedi.
Uygun hastalara uygulanıyor
Tedavi yönteminin hastanın durumuna göre belirlendiğini kaydeden Deniz, "Antiritmik ilaç kullanmasına karşın hastalığı devam eden hastalar için ablasyon (sorunlu bölgenin yakılarak ya da dondurularak yok edilmesi) da bir tedavi yöntemi olarak kullanılıyor. Ablasyon işlemi genellikle altta yatan yapısal kalp hastalığı bulunmayan, genç ve kalbin sol kulakçığı büyümemiş olan hastalara uygulanıyor. Ancak hasta verileri, yaşlı, kalp yetersizliği gibi kalp hastalığı olan ve sol kulakçıkta ılımlı büyüme olan hastalarda da ablasyonun başarıyla uygulanabiliyor. İlaç kullanmaya gerek kalmadan atriyal fibrilasyon ataklarını ortadan kaldırma amacıyla yapılan bu işlemin önceleri kalp cerrahisine giden hastalarda ameliyat sırasında yapıldığını belirten Prof. Dr. Ali Deniz, "Teknolojideki gelişmelere paralel olarak atriyal fibrilasyon ablasyonu, girişimsel yöntemlerle de yapılabilir hale geldi. Bu yöntemler sayesinde ablasyon sırasında hastanın genel anestezi almasına gerek kalmıyor. Sadece kasıktaki girişim bölgesi uyuşturularak işlem yapılıyor" ifadelerini kullandı.
İşlem başarısının uygulayan ekibin deneyimine ve doğru hasta seçimine bağlı olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ali Deniz, şöyle devam etti:
"Klinik çalışmalar, atriyal fibrilasyonun sıklıkla akciğer toplardamarlarının kalbin sol kulakçığına açılan bölgedeki kas lifleri tarafından tetiklendiği gösteriyor. Bu bulgu atriyal fibrilasyonun tetiklenmesini önlemek için akciğer toplardamarındaki kas liflerinin sol kulakçıktan elektriksel olarak uzaklaştırılması fikrini doğurmuştur. Bunun için değişik yöntemler kullanılıyor. Ablasyon yapılan hastalarda yüzde 70-80 oranında iyileşme sağlanıyor."
Yakarak ya da dondurarak tedavi
Atriyal fibrilasyon tedavisinde uygulanan "ablasyon" (yakma/dondurma) işlemi ise tıptaki gelişmeler sayesinde artık genel anesteziye gerek kalmadan yapılabiliyor. Bu sayede hastaların yaşam kalitelerinin arttığını ve hızla iyileştiklerini anlatan Prof. Dr. Deniz, "Girişimsel yöntemlerle AF ablasyonu sırasında hastanın genel anestezi almasına gerek kalmaksızın, sadece kasıktaki girişim bölgesi uyuşturularak işlem yapılıyor" dedi.
Ablasyon yöntemlerinden biri üç boyutlu anatomik görüntüleme ve navigasyon sistemi eşliğinde akciğer toplardamarlarının çevresini radyofrekans ile yakmak olduğunu böylece hastalığı tetikleyen kas lifleri kulakçıktan yakılarak uzaklaştırıldığını ifade eden Deniz, "Uygulanan diğer yöntem ise "cryoablation" olarak adlandırılan dondurma yöntemi. Bu yöntemde özel olarak yapılmış balonlu bir katater akciğer toplardamarlarının kalbin sol kulakçığına açılan bölgesine yerleştirilir. Daha sonra balon, azot gazı ile şişirilerek balonun temas ettiği yerler hızlı bir şekilde soğutulur. Bu bölgede sıcaklık -40C'nin altına düşer. Yani bu bölge 'dondurularak' yakılır. Böylece hedefe ulaşılmış olur. Bu işlem yaklaşık olarak 1-1,5 saat sürüyor" şeklinde konuştu.
FACEBOOK YORUMLAR