İstiklal Marşı'nın kabulü ve Mehmet Akif Ersoy'u anma günü
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Lütfi Çakar, "İstiklal Marşı'nın hiçbir mısrasında korku ve endişe yoktur" dedi.SANKO...
12 Mart 2022 - 09:25
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Lütfi Çakar, "İstiklal Marşı'nın hiçbir mısrasında korku ve endişe yoktur" dedi.
SANKO Üniversitesi'nde 12 Mart İstiklal Marşı'nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy'u Anma Günü Etkinlikleri kapsamında Edebiyat Kulübü tarafından "Yüreklerde Akif, Dillerde Hürriyet" adlı bir program düzenlendi.
Rektör Prof. Dr. Güner Dağlı, rektör yardımcısı Prof. Dr. Metin Bayram, genel sekreter Dr. Yusuf Ziya Yıldırım, tıp fakültesi dekanı Prof. Dr. Salih Murat Akkın, sağlık bilimleri fakültesi dekanı Prof. Dr. Türkan Pasinlioğlu, lisansüstü eğitim enstitüsü müdürü Prof. Dr. Ayşen Bayram, akademik ve idari personel ile öğrencilerin katılımı ile düzenlenen etkinlik, Saygı Duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunması ile başladı.
Prof. Dr. Çakar, ulusal marşları; özlü dizeleriyle bir ulusun, bağımsızlığını ve gücünü, yurt ve bayrak sevgisini, özgürlük, bağımsızlık ve çağdaşlık tutkusunu, umutlarını yansıtan, bu duyguların ortaya çıkması uğruna mücadele edenlerin destanlaşan hayatlarının konu edildiği halk tarafından benimsenmiş ve kabul görmüş şiirlerin bestelenmiş hali" olarak tanımladı.
Birinci Dünya savaşında yenik düşen Osmanlı İmparatorluğu'nun durumunu; "Toprakları dağılmış, düşman orduları Anadolu'nun her yanına sokulmuş, İzmir işgal edilmiş, Bursa düşmüş, Yunan orduları Ankara'ya yaklaşmış, Türk Milleti en karanlık, elemli ve buhranlı günlerini yaşamaktadır" sözleriyle özetleyen Prof. Dr. Çakar, Mehmet Akif Ersoy'un, Kastamonu camilerinde yaptığı konuşmalarda milli ve manevi değerlerin tehlikede olduğunu belirterek halkı birliğe ve düşmanla savaşmaya çağırdığını anımsattı.
"İstiklal mücadelesinin bu acılı günlerinde milletin duygularını kabartacak, insanları heyecanlandıracak, gönülleri coşturacak manevi bir atmosferin oluşturulması, insanımızı 'vatan, millet, bayrak, sancak istiklal sevdası' gibi kutlu bir amaçta birleştirip, yüce bir potanın içerisinde tek yürek, tek beden olmuşçasına diri tutacak milli bir marşa ihtiyaç duyulmuştur" diyen Prof. Dr. Çakar, süreci şöyle özetledi: "Daha Cumhuriyet kurulmadan İstiklal Savaşı sırasında, Garp Cephesi Komutanlığı'nda askerlerin ve halkın milli duygularını geliştirerek coşturacak bir şiir yazılıp bestelenmesi ve bunun için bir yarışma açılması arzusu doğmuştur. Bu yarışmaların düzenlenerek sonuçlandırılması görevi, Milli Eğitim Bakanlığına verilir. Beste ve güfte için beşer yüz lira armağan kararlaştırılarak genelge ve mektuplarla konu bütün yurda duyurulur. Önce şiir seçilip sonra beste yarışması açılacaktır. Açılan bu yarışma ilgi görür. Ancak katılanların arasında, halkı birlik ve beraberliğe çağıran Mehmet Akif Ersoy yoktur. Bu işin para karşılığı yapılmasını Akif gururuna ve duygularına kabul ettiremediğinden yarışmaya katılmaz. O'nun yarışmaya girmemesinin nedenini Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver, öğrenerek kendisine özel bir mektup gönderir. Sorunun çözüleceği belirtilerek yarışmaya katılmaya çağırır. Bu güvence üzerine Mehmet Akif de İstiklâl Marşını yazarak yarışmaya katılmıştır."
"Şiirin baş tarafında bir ithaf vardır: kahraman ordumuza"
O kahraman ordunun, marşın yazıldığı çetin mücadele yıllarında kadın erkek her ferdiyle bütün bir milletin kendisi olduğunu kaydeden Prof. Dr. Çakar, "Kahraman Ordumuza ithafı, aynı zamanda 'Kahraman Milletimize' anlamını da taşımaktaydı" diye konuştu.
İstiklal Marşı'nın şairinde, bir yarışmaya katılma ve kazanma halet-i ruhiyesinin asla sezilmediğini vurgulayan Prof. Dr. Çakar, sözlerine şöyle sürdürdü: "Şair yazdıklarını duyarak, hissederek ve en önemlisi inandığı gibi yazmış, ama en güzelini yazmaya özenmiştir. Mustafa Kemal Atatürk'ün başkanlığında TBMM'nin 12 Mart 1921 günkü celsesinde yapılan görüşmeler sırasında çok iyi bir hatip olan Hamdullah Suphi Tanrıöver, kürsüye gelerek o gür ve coşkulu sesiyle Akif'in şiirini okur. Şiirinin bir daha okunmasını teklif edilir. Hamdullah Suphi Bey kürsüye gelerek, coşkulu ve heyecanlı sesiyle şiiri bir daha okur. Milletvekilleri şiiri ayakta dinleyerek ve alkışlarlar. Oturumu yöneten İkinci Başkan Adnan Adıvar, Akif'in şiirinin kabulünü milletvekillerinin oyuna sunar. İstiklal Marşı Şiiri, çoğunluğun oylarıyla 12 Mart 1921 de Milli Marş olarak bestelenmek üzere kabul edilmiştir. İstiklal Marşı, gerek nazım tekniği gerekse muhteva bakımından herhangi bir milli marş güftesinin çok ilerisinde, Türk edebiyatının en güzel lirik-hamasi şiirlerindendir."
Türkiye Cumhuriyeti'nin Milli Marşı olan "İstiklal Marşı"nın sözlerinin Mehmet Akif Ersoy'un, bestesinin ise Osman Zeki Üngör'ün olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Çakar, "Allah bu millete, bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın. Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk, aziz şehitlerimiz ve İstiklal Şairimiz merhum Mehmet Akif Ersoy'u şükran ve minnetle anıyorum. Ruhları şad olsun" diyerek konuşmasını tamamladı.
Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü üçüncü sınıf öğrencisi Buse Ulu'nun, Mehmet Akif Ersoy'un yaşamıyla ilgili bilgiler paylaştığı program, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Anestezi Bölümü ikinci sınıf öğrencisi Berkay Bora Doğan'ın Ersoy'a ait "Cenk Şarkısı" adlı şiirini seslendirmesiyle son buldu.
SANKO Üniversitesi'nde 12 Mart İstiklal Marşı'nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy'u Anma Günü Etkinlikleri kapsamında Edebiyat Kulübü tarafından "Yüreklerde Akif, Dillerde Hürriyet" adlı bir program düzenlendi.
Rektör Prof. Dr. Güner Dağlı, rektör yardımcısı Prof. Dr. Metin Bayram, genel sekreter Dr. Yusuf Ziya Yıldırım, tıp fakültesi dekanı Prof. Dr. Salih Murat Akkın, sağlık bilimleri fakültesi dekanı Prof. Dr. Türkan Pasinlioğlu, lisansüstü eğitim enstitüsü müdürü Prof. Dr. Ayşen Bayram, akademik ve idari personel ile öğrencilerin katılımı ile düzenlenen etkinlik, Saygı Duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunması ile başladı.
Prof. Dr. Çakar, ulusal marşları; özlü dizeleriyle bir ulusun, bağımsızlığını ve gücünü, yurt ve bayrak sevgisini, özgürlük, bağımsızlık ve çağdaşlık tutkusunu, umutlarını yansıtan, bu duyguların ortaya çıkması uğruna mücadele edenlerin destanlaşan hayatlarının konu edildiği halk tarafından benimsenmiş ve kabul görmüş şiirlerin bestelenmiş hali" olarak tanımladı.
Birinci Dünya savaşında yenik düşen Osmanlı İmparatorluğu'nun durumunu; "Toprakları dağılmış, düşman orduları Anadolu'nun her yanına sokulmuş, İzmir işgal edilmiş, Bursa düşmüş, Yunan orduları Ankara'ya yaklaşmış, Türk Milleti en karanlık, elemli ve buhranlı günlerini yaşamaktadır" sözleriyle özetleyen Prof. Dr. Çakar, Mehmet Akif Ersoy'un, Kastamonu camilerinde yaptığı konuşmalarda milli ve manevi değerlerin tehlikede olduğunu belirterek halkı birliğe ve düşmanla savaşmaya çağırdığını anımsattı.
"İstiklal mücadelesinin bu acılı günlerinde milletin duygularını kabartacak, insanları heyecanlandıracak, gönülleri coşturacak manevi bir atmosferin oluşturulması, insanımızı 'vatan, millet, bayrak, sancak istiklal sevdası' gibi kutlu bir amaçta birleştirip, yüce bir potanın içerisinde tek yürek, tek beden olmuşçasına diri tutacak milli bir marşa ihtiyaç duyulmuştur" diyen Prof. Dr. Çakar, süreci şöyle özetledi: "Daha Cumhuriyet kurulmadan İstiklal Savaşı sırasında, Garp Cephesi Komutanlığı'nda askerlerin ve halkın milli duygularını geliştirerek coşturacak bir şiir yazılıp bestelenmesi ve bunun için bir yarışma açılması arzusu doğmuştur. Bu yarışmaların düzenlenerek sonuçlandırılması görevi, Milli Eğitim Bakanlığına verilir. Beste ve güfte için beşer yüz lira armağan kararlaştırılarak genelge ve mektuplarla konu bütün yurda duyurulur. Önce şiir seçilip sonra beste yarışması açılacaktır. Açılan bu yarışma ilgi görür. Ancak katılanların arasında, halkı birlik ve beraberliğe çağıran Mehmet Akif Ersoy yoktur. Bu işin para karşılığı yapılmasını Akif gururuna ve duygularına kabul ettiremediğinden yarışmaya katılmaz. O'nun yarışmaya girmemesinin nedenini Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver, öğrenerek kendisine özel bir mektup gönderir. Sorunun çözüleceği belirtilerek yarışmaya katılmaya çağırır. Bu güvence üzerine Mehmet Akif de İstiklâl Marşını yazarak yarışmaya katılmıştır."
"Şiirin baş tarafında bir ithaf vardır: kahraman ordumuza"
O kahraman ordunun, marşın yazıldığı çetin mücadele yıllarında kadın erkek her ferdiyle bütün bir milletin kendisi olduğunu kaydeden Prof. Dr. Çakar, "Kahraman Ordumuza ithafı, aynı zamanda 'Kahraman Milletimize' anlamını da taşımaktaydı" diye konuştu.
İstiklal Marşı'nın şairinde, bir yarışmaya katılma ve kazanma halet-i ruhiyesinin asla sezilmediğini vurgulayan Prof. Dr. Çakar, sözlerine şöyle sürdürdü: "Şair yazdıklarını duyarak, hissederek ve en önemlisi inandığı gibi yazmış, ama en güzelini yazmaya özenmiştir. Mustafa Kemal Atatürk'ün başkanlığında TBMM'nin 12 Mart 1921 günkü celsesinde yapılan görüşmeler sırasında çok iyi bir hatip olan Hamdullah Suphi Tanrıöver, kürsüye gelerek o gür ve coşkulu sesiyle Akif'in şiirini okur. Şiirinin bir daha okunmasını teklif edilir. Hamdullah Suphi Bey kürsüye gelerek, coşkulu ve heyecanlı sesiyle şiiri bir daha okur. Milletvekilleri şiiri ayakta dinleyerek ve alkışlarlar. Oturumu yöneten İkinci Başkan Adnan Adıvar, Akif'in şiirinin kabulünü milletvekillerinin oyuna sunar. İstiklal Marşı Şiiri, çoğunluğun oylarıyla 12 Mart 1921 de Milli Marş olarak bestelenmek üzere kabul edilmiştir. İstiklal Marşı, gerek nazım tekniği gerekse muhteva bakımından herhangi bir milli marş güftesinin çok ilerisinde, Türk edebiyatının en güzel lirik-hamasi şiirlerindendir."
Türkiye Cumhuriyeti'nin Milli Marşı olan "İstiklal Marşı"nın sözlerinin Mehmet Akif Ersoy'un, bestesinin ise Osman Zeki Üngör'ün olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Çakar, "Allah bu millete, bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın. Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk, aziz şehitlerimiz ve İstiklal Şairimiz merhum Mehmet Akif Ersoy'u şükran ve minnetle anıyorum. Ruhları şad olsun" diyerek konuşmasını tamamladı.
Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü üçüncü sınıf öğrencisi Buse Ulu'nun, Mehmet Akif Ersoy'un yaşamıyla ilgili bilgiler paylaştığı program, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Anestezi Bölümü ikinci sınıf öğrencisi Berkay Bora Doğan'ın Ersoy'a ait "Cenk Şarkısı" adlı şiirini seslendirmesiyle son buldu.
FACEBOOK YORUMLAR