"Gıda güvencesinin önemiyle yüzleştik"
Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Adana Şube Başkanı Feyzullah Korkut, Dünyayı saran Covid 19 salgını ile birlikte “Gıda Güvencesi”nin yani temel gıda maddelerinin arzının her zaman var olmasının bir ülke için ne denli önemli olduğu gerçeği ile yüzleştiğimizi söyledi.
20 Mart 2020 - 14:01
Dünya Sağlık Örgütü’nün pandemi ilanı, İtalya ve Fransa’nın karantina amaçlı sokağa çıkma yasakları sonrasında ülkemizde de vakalar görülmeye başlayınca ilk yaptığımız işin gıda stoklamak olduğunu belirten Korkut, vatandaşların gıdaya ulaşamama korkusu ve gıdanın yetmeyeceği düşüncesi ile hareket ettiğini ifade ederek şöyle konuştu:
“Bir güvence sorunu olduğu ile ilgili paniğe kapıldık. Bu konuda da haklılık payımız vardı. Çünkü ülkemizde tarımının geldiği yer belliydi. Bununla birlikte, ülkeler Covid 19 vakasından dolayı sınırlarını kapatarak, uluslararası dolaşıma sınırlar getirdi. Elindeki malzemeleri diğer ülkelere göndermeyip kendisi için kullanmak istedi. Gıda ihraç eden ülkelerin kendi halkının çıkarları için buna sınırlar getirmesi ya da ihraçtan vazgeçmesi beklenen bir durum. Biz de “Gıda Güvencesi”nin yani temel gıda maddelerinin, gıda tüketiminin sürekli artışına olanak veren üretim ve fiyat dalgalanmalarını karşılamaya uygun gıda arzının her zaman var olmasının bir ülke için önemi ile yüzleştik” dedi.
ÜRETİCİ YOKSULLAŞTI, GENÇLER KIRSALI TERK ETTİ
Ülke olarak son yirmi yılda tarımda gıda güvencesini sağlayabilecek bir tarım politikası geliştiremediğimize dikkat çeken Korkut, tarım politikalarının serbestleşmesi sonucu üreticinin yoksullaşarak borçlandığını, tarımın itibar kaybetmesi sonucunda da gençlerin kırsalı terk ettiğini söyledi.
Gittikçe büyüyen hizmet ve inşaat sektörünün arazi sorunun 2000’li yıllardan bugüne Tarım alanlarının hızla tarım dışına çıkarılması ile çözüldüğüne değinen Korkut şöyle konuştu:
“1987 ile 2002 yılları arasındaki 15 yılda 1 milyon 348 bin hektar azalırken 2002 ile 2018 yılları arasındaki 16 yılda 3 milyon 379 bin hektar tarım arazisi yok oldu. Yani neredeyse son 30 yılda yok olan tarım topraklarının %70’i 2002 ile 2018 yılları arasında gerçekleşti. 2002 ile 2018 yılları arasında kaybedilen 3 milyon 379 bin hektar tarım arazisinin yaklaşık 2,5 milyon hektarı (%74) tarla bitkilerine aittir. Kaybedilen tarla bitkileri arazilerinin yaklaşık 2 milyon hektarı (%80) “gıda güvencesi” açısından çok önemli olan buğday arazilerine aittir. 2002 ile 2018 yılları narasında Türkiye nüfusu %26, ancak, buğday üretimi %3 artmıştı. Buğday üretim artış oranının nüfus artış oranının önemli bir şekilde gerisinde kaldığı açıktır. Ortada ciddi bir plansızlığın olduğu nettir. Bununla birlikte, sulamanın tarımsal verimliği artırdığı bilinen bir gerçekliktir. Ancak Türkiye’deki toplam tarım alanlarının %68.6'sı, ekili tahıl ve diğer bitkisel ürün alanlarının %65.3'ü sulanmamaktadır. Türkiye’deki tarım alanlarının %71’ini tahılların oluşturduğu göz önüne alındığında bu ciddi bir sorundur.”
ÜRETEN BİR ÜLKE OLMAK ZORUNDAYIZ
Tüm bu gelişmelerin tarım dış ticaretine yansıdığını, olası birçok felakete hazır girmek için üreten bir ülke olma zorunluluğumuzu dile getiren Korkut konuşmasını şöyle sürdürdü: “2002 yılında tarım ihracatı ve ithalatı arasındaki fark neredeyse yok denecek düzeyde iken giderek ithalat lehine açıldı. TUİK’in Uluslararası Standart Sanayi Sınıflamasına göre, 2002 yılında yaklaşık 1,7 milyar dolar olan tarım ihracatı 2019 yılında 4,8 milyar dolara çıkarken, ithalatı ise yaklaşık 1,7 milyar dolardan 8,6 milyar dolara çıktı. Yani tarım ihracatı 2 kat artarken ithalatı 4 kat arttı.”
“Bir güvence sorunu olduğu ile ilgili paniğe kapıldık. Bu konuda da haklılık payımız vardı. Çünkü ülkemizde tarımının geldiği yer belliydi. Bununla birlikte, ülkeler Covid 19 vakasından dolayı sınırlarını kapatarak, uluslararası dolaşıma sınırlar getirdi. Elindeki malzemeleri diğer ülkelere göndermeyip kendisi için kullanmak istedi. Gıda ihraç eden ülkelerin kendi halkının çıkarları için buna sınırlar getirmesi ya da ihraçtan vazgeçmesi beklenen bir durum. Biz de “Gıda Güvencesi”nin yani temel gıda maddelerinin, gıda tüketiminin sürekli artışına olanak veren üretim ve fiyat dalgalanmalarını karşılamaya uygun gıda arzının her zaman var olmasının bir ülke için önemi ile yüzleştik” dedi.
ÜRETİCİ YOKSULLAŞTI, GENÇLER KIRSALI TERK ETTİ
Ülke olarak son yirmi yılda tarımda gıda güvencesini sağlayabilecek bir tarım politikası geliştiremediğimize dikkat çeken Korkut, tarım politikalarının serbestleşmesi sonucu üreticinin yoksullaşarak borçlandığını, tarımın itibar kaybetmesi sonucunda da gençlerin kırsalı terk ettiğini söyledi.
Gittikçe büyüyen hizmet ve inşaat sektörünün arazi sorunun 2000’li yıllardan bugüne Tarım alanlarının hızla tarım dışına çıkarılması ile çözüldüğüne değinen Korkut şöyle konuştu:
“1987 ile 2002 yılları arasındaki 15 yılda 1 milyon 348 bin hektar azalırken 2002 ile 2018 yılları arasındaki 16 yılda 3 milyon 379 bin hektar tarım arazisi yok oldu. Yani neredeyse son 30 yılda yok olan tarım topraklarının %70’i 2002 ile 2018 yılları arasında gerçekleşti. 2002 ile 2018 yılları arasında kaybedilen 3 milyon 379 bin hektar tarım arazisinin yaklaşık 2,5 milyon hektarı (%74) tarla bitkilerine aittir. Kaybedilen tarla bitkileri arazilerinin yaklaşık 2 milyon hektarı (%80) “gıda güvencesi” açısından çok önemli olan buğday arazilerine aittir. 2002 ile 2018 yılları narasında Türkiye nüfusu %26, ancak, buğday üretimi %3 artmıştı. Buğday üretim artış oranının nüfus artış oranının önemli bir şekilde gerisinde kaldığı açıktır. Ortada ciddi bir plansızlığın olduğu nettir. Bununla birlikte, sulamanın tarımsal verimliği artırdığı bilinen bir gerçekliktir. Ancak Türkiye’deki toplam tarım alanlarının %68.6'sı, ekili tahıl ve diğer bitkisel ürün alanlarının %65.3'ü sulanmamaktadır. Türkiye’deki tarım alanlarının %71’ini tahılların oluşturduğu göz önüne alındığında bu ciddi bir sorundur.”
ÜRETEN BİR ÜLKE OLMAK ZORUNDAYIZ
Tüm bu gelişmelerin tarım dış ticaretine yansıdığını, olası birçok felakete hazır girmek için üreten bir ülke olma zorunluluğumuzu dile getiren Korkut konuşmasını şöyle sürdürdü: “2002 yılında tarım ihracatı ve ithalatı arasındaki fark neredeyse yok denecek düzeyde iken giderek ithalat lehine açıldı. TUİK’in Uluslararası Standart Sanayi Sınıflamasına göre, 2002 yılında yaklaşık 1,7 milyar dolar olan tarım ihracatı 2019 yılında 4,8 milyar dolara çıkarken, ithalatı ise yaklaşık 1,7 milyar dolardan 8,6 milyar dolara çıktı. Yani tarım ihracatı 2 kat artarken ithalatı 4 kat arttı.”
FACEBOOK YORUMLAR