Dt. Değişmiş: "Süt dişi çıktığı andan itibaren dişler mutlaka temizlenmelidir"
Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi Diş Hekimliği Kliniğinden Dt. Ayça Gül Değişmiş, diş fırçalama alışkanlığının çok küçük yaşta...
10 Ocak 2022 - 11:20
Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi Diş Hekimliği Kliniğinden Dt. Ayça Gül Değişmiş, diş fırçalama alışkanlığının çok küçük yaşta edinilmesi gerektiğini belirterek, "Süt dişi çıktığı andan itibaren temiz bir tülbent, gazlı bez ya da parmak fırça yardımıyla dişler mutlaka temizlenmelidir" dedi.
Dt. Değişmiş, en sık rastlanan diş problemlerinin diş eti kanaması, diş çürüğü, ağız kokusu, gece ya da gündüz emosyonel strese bağlı diş sıkma alışkanlığı, diş ve diş kökü kaynaklı dental enfeksiyonlar olduğunu söyledi.
Dt. Ayça Gül Değişmiş, şunları kaydetti:
"Dişeti kanaması, genellikle kötü ağız hijyenine bağlı oluşan diş taşlarının neden olduğu gingival enfeksiyonlar sonucu meydana gelmektedir. Diş taşı oluşumunun diğer sebepleri arasında hatalı ya da çok sert fırçalama, gebelik sırasındaki hormonal değişiklikler, malokluzyon (kapanış bozukluğu), sigara kullanımı gibi başka birçok etken de sayılabilir. Diş çürümesi; dişin sert dokusu olan minenin, dentin veya dişin kök yüzeyini örten sert dokunun geri dönüşümsüz olarak yıkımıdır. Şekerli, asitli ve dişlere zarar verebilecek besinlerin dişlere tutunup yıkıcı reaksiyonlar oluşturmasıyla meydana gelmektedir. Ağızda birçok bakteri vardır ve bu bakteriler şeker, karbonhidrat ve asitli içeceklerin artıkları ile beslenirler. Böylece mikroorganizmaların sayılarının artmasıyla büyük asidik bir ortam meydana gelir. İşte bu asidik ortam dişin sert dokularında yıkım oluşturur ve çürük meydana gelir."
Dt. Ayça Gül Değişmiş, bir başka diş problemi olan ağız kokusuyla ilgili de "Hem kişiyi hem de kişinin günlük sosyal yaşantısını etkileyen önemli bir problemdir. Sebebi sindirim sistemi ya da ağız sağlığı ile bağlantılı olabileceği için öncelikle sorunun kaynağı bulunmalıdır. Dişleri düzenli, doğru ve etkin fırçalamamak, dil ve yanak içlerinin fırçalanmaması, ağızdaki tedavi edilmemiş mevcut çürükler ve diş taşları ağız kokusuna sebep olur" dedi.
Diş sıkma ve gıcırdatma nedenleri arasında; genetik faktörler, psikolojik durum, nörolojik problemler, stres, gibi durumların sıralanabileceğini söyleyen Değişmiş, "Dişlerde enfeksiyon oluşmasının sebebi ise kötü ağız hijyeni ve kötü beslenme alışkanlıklarına bağlı gelişen çürüklerin dişin canlı dokusu dediğimiz pulpaya ulaşmasıdır" diye konuştu.
Değişmiş, bazı diş problemlerine, yaş ve genetiğe bağlı durumların sebep olabildiğini söyleyerek, "Örneğin, küçük yaşlarda çürüğün çok görülmesinin sebebi, etkin bir fırçalama yapılamamasıdır. Bazı bireylerde genetik olarak dil üzerinde bulunan girinti ve çıkıntılar derin olabilir. Bu durumda dil üzerinde bulunan besin artıkları ağız kokusuna yol açar. Ayrıca yapılan çalışmalarda Vitamin D reseptör geni ile diş çürüğü arasında bir bağlantı olduğu tespit edilmiştir. Bu genin bozukluğunun diş çürüklerine yatkınlığı arttırdığı da rapor edilmektedir. Bu diş sorunlarını önlemek için öncelikle günlük ağız bakımımıza çok özen göstermeliyiz. Günde en az 2 kere, biri mutlaka akşam yatmadan önce olmak üzere dişler fırçalanmalı ve ara yüzler için diş ipi kullanılmalıdır. Herhangi bir şikayet olmasa bile 6 ayda bir düzenli olarak diş hekimine kontrole gidilmelidir" dedi.
Tedavi yöntemlerinden de bahseden Dt. Ayça Gül Değişmiş, "Dişeti kanamasını azaltmak veya önlemek için diş taşları temizlenmeli, gıda retansiyonuna sebep olan dolgu veya çürük varsa tedavi edilmelidir. Hastaya mutlaka oral hijyen eğitimi verilmelidir. Diş çürükleri dolgu veya gerekiyorsa kanal yapılarak tedavi edilmelidir. Ağız kokusunu önlemek için diş taşı oluşumunu ve çürük oluşumunu önlemek çok önemlidir. Bunun için de dişleri düzenli, doğru ve etkin fırçalamak, diş ipi kullanmak, ayrıca dil ve yanak içlerinin de fırçalanması gerekmektedir. Ağız bakımının iyi olmasına rağmen ağız kokusu varsa bir gastroentoroloji uzmanına görünmekte fayda vardır. Diş sıkma ve gıcırdatma alışkanlıkları stres ve emosyonel durumla bağlantılı olduğu için gerekirse bir uzmandan psikolojik yardım alınmalıdır. Hastaya yatarken kullanması için gece plağı önerilebilir. Masseter botoksu da iyi bir seçenek olarak son yıllarda kullanılmaktadır. Belirli aralıklarla yapıldığında hastaların fayda gördüğüne dair çalışmalar bulunmaktadır. Dişlerdeki enfeksiyonlarda, diş kökleri ve çevre dokulardaki enfeksiyonun boyutuna göre tedaviye karar veriyoruz. Çok ilerlemiş bir enfeksiyon söz konusuysa dişlerde genelde sallanma da eşlik etmektedir. Böyle durumlarda dişe uyguladığımız tedavi genellikle çekimdir. Bunun dışındaki enfeksiyon durumlarında dişe kanal tedavisi uygulayarak dişi ağızda tutmak mümkün olmaktadır" ifadelerini kullandı.
Çocukluktan başlayan alışkanlığın çok önemli olduğuna vurgu yapan Değişmiş, "İlk süt dişi çıktığı andan itibaren temiz bir tülbent, gazlı bez ya da parmak fırça yardımıyla dişler mutlaka temizlenmelidir. Çocuk fırça tutabilecek yetkinliğe geldiğinde 3 yaşa kadar macunsuz fırçalama yapılmalı, mutlaka anneden ya da babadan yardım almalıdır. 3 yaştan sonra çocuğun tükürme yetisi geliştiyse yaşına uygun bir macun kullanılabilir. Fırçamızı en geç 3 ayda bir değiştirmeliyiz. 6 ayda bir de hiçbir şikayetimiz olmasa bile diş hekimine muayene olmak erken teşhis için çok önemlidir" dedi.
Dt. Değişmiş, en sık rastlanan diş problemlerinin diş eti kanaması, diş çürüğü, ağız kokusu, gece ya da gündüz emosyonel strese bağlı diş sıkma alışkanlığı, diş ve diş kökü kaynaklı dental enfeksiyonlar olduğunu söyledi.
Dt. Ayça Gül Değişmiş, şunları kaydetti:
"Dişeti kanaması, genellikle kötü ağız hijyenine bağlı oluşan diş taşlarının neden olduğu gingival enfeksiyonlar sonucu meydana gelmektedir. Diş taşı oluşumunun diğer sebepleri arasında hatalı ya da çok sert fırçalama, gebelik sırasındaki hormonal değişiklikler, malokluzyon (kapanış bozukluğu), sigara kullanımı gibi başka birçok etken de sayılabilir. Diş çürümesi; dişin sert dokusu olan minenin, dentin veya dişin kök yüzeyini örten sert dokunun geri dönüşümsüz olarak yıkımıdır. Şekerli, asitli ve dişlere zarar verebilecek besinlerin dişlere tutunup yıkıcı reaksiyonlar oluşturmasıyla meydana gelmektedir. Ağızda birçok bakteri vardır ve bu bakteriler şeker, karbonhidrat ve asitli içeceklerin artıkları ile beslenirler. Böylece mikroorganizmaların sayılarının artmasıyla büyük asidik bir ortam meydana gelir. İşte bu asidik ortam dişin sert dokularında yıkım oluşturur ve çürük meydana gelir."
Dt. Ayça Gül Değişmiş, bir başka diş problemi olan ağız kokusuyla ilgili de "Hem kişiyi hem de kişinin günlük sosyal yaşantısını etkileyen önemli bir problemdir. Sebebi sindirim sistemi ya da ağız sağlığı ile bağlantılı olabileceği için öncelikle sorunun kaynağı bulunmalıdır. Dişleri düzenli, doğru ve etkin fırçalamamak, dil ve yanak içlerinin fırçalanmaması, ağızdaki tedavi edilmemiş mevcut çürükler ve diş taşları ağız kokusuna sebep olur" dedi.
Diş sıkma ve gıcırdatma nedenleri arasında; genetik faktörler, psikolojik durum, nörolojik problemler, stres, gibi durumların sıralanabileceğini söyleyen Değişmiş, "Dişlerde enfeksiyon oluşmasının sebebi ise kötü ağız hijyeni ve kötü beslenme alışkanlıklarına bağlı gelişen çürüklerin dişin canlı dokusu dediğimiz pulpaya ulaşmasıdır" diye konuştu.
Değişmiş, bazı diş problemlerine, yaş ve genetiğe bağlı durumların sebep olabildiğini söyleyerek, "Örneğin, küçük yaşlarda çürüğün çok görülmesinin sebebi, etkin bir fırçalama yapılamamasıdır. Bazı bireylerde genetik olarak dil üzerinde bulunan girinti ve çıkıntılar derin olabilir. Bu durumda dil üzerinde bulunan besin artıkları ağız kokusuna yol açar. Ayrıca yapılan çalışmalarda Vitamin D reseptör geni ile diş çürüğü arasında bir bağlantı olduğu tespit edilmiştir. Bu genin bozukluğunun diş çürüklerine yatkınlığı arttırdığı da rapor edilmektedir. Bu diş sorunlarını önlemek için öncelikle günlük ağız bakımımıza çok özen göstermeliyiz. Günde en az 2 kere, biri mutlaka akşam yatmadan önce olmak üzere dişler fırçalanmalı ve ara yüzler için diş ipi kullanılmalıdır. Herhangi bir şikayet olmasa bile 6 ayda bir düzenli olarak diş hekimine kontrole gidilmelidir" dedi.
Tedavi yöntemlerinden de bahseden Dt. Ayça Gül Değişmiş, "Dişeti kanamasını azaltmak veya önlemek için diş taşları temizlenmeli, gıda retansiyonuna sebep olan dolgu veya çürük varsa tedavi edilmelidir. Hastaya mutlaka oral hijyen eğitimi verilmelidir. Diş çürükleri dolgu veya gerekiyorsa kanal yapılarak tedavi edilmelidir. Ağız kokusunu önlemek için diş taşı oluşumunu ve çürük oluşumunu önlemek çok önemlidir. Bunun için de dişleri düzenli, doğru ve etkin fırçalamak, diş ipi kullanmak, ayrıca dil ve yanak içlerinin de fırçalanması gerekmektedir. Ağız bakımının iyi olmasına rağmen ağız kokusu varsa bir gastroentoroloji uzmanına görünmekte fayda vardır. Diş sıkma ve gıcırdatma alışkanlıkları stres ve emosyonel durumla bağlantılı olduğu için gerekirse bir uzmandan psikolojik yardım alınmalıdır. Hastaya yatarken kullanması için gece plağı önerilebilir. Masseter botoksu da iyi bir seçenek olarak son yıllarda kullanılmaktadır. Belirli aralıklarla yapıldığında hastaların fayda gördüğüne dair çalışmalar bulunmaktadır. Dişlerdeki enfeksiyonlarda, diş kökleri ve çevre dokulardaki enfeksiyonun boyutuna göre tedaviye karar veriyoruz. Çok ilerlemiş bir enfeksiyon söz konusuysa dişlerde genelde sallanma da eşlik etmektedir. Böyle durumlarda dişe uyguladığımız tedavi genellikle çekimdir. Bunun dışındaki enfeksiyon durumlarında dişe kanal tedavisi uygulayarak dişi ağızda tutmak mümkün olmaktadır" ifadelerini kullandı.
Çocukluktan başlayan alışkanlığın çok önemli olduğuna vurgu yapan Değişmiş, "İlk süt dişi çıktığı andan itibaren temiz bir tülbent, gazlı bez ya da parmak fırça yardımıyla dişler mutlaka temizlenmelidir. Çocuk fırça tutabilecek yetkinliğe geldiğinde 3 yaşa kadar macunsuz fırçalama yapılmalı, mutlaka anneden ya da babadan yardım almalıdır. 3 yaştan sonra çocuğun tükürme yetisi geliştiyse yaşına uygun bir macun kullanılabilir. Fırçamızı en geç 3 ayda bir değiştirmeliyiz. 6 ayda bir de hiçbir şikayetimiz olmasa bile diş hekimine muayene olmak erken teşhis için çok önemlidir" dedi.
17:25
FACEBOOK YORUMLAR